Reklam Alanı

Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nin yeni tarih öğrencilerine tavsiyeler.



Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nin yeni tarih öğrencilerine tavsiyeler. GOÜ, TOGÜ,

Öncelikle yeni üniversiteli olan herkese hayırlı olsun. Yazıda üniversite ve şehirle ilgili genel tavsiyeler olsa bile, yazı özelde Tarih bölümünü kazananlar için olacak. Öncelikle Tokat'ın şehir olarak özelliklerinden bahsedelim, sonra üniversite ve bölüm olarak genelden özele doğru çemberi daraltalım.


Tipik bir Anadolu şehri olan Tokat, ilk başta ve özellikle de büyükşehirlerden gelenler için çok sıkıcı, bunaltıcı gelebilir. Bu gayet doğaldır. Tokat'a yakın olması sebebiyle Samsun'dan gelenler çok olabilir. Ancak Samsun'la Tokat'ı kıyaslamaya kalkmayın. Birisi büyükşehir diğeri ise orta düzeyde bir Anadolu şehri. 2016 Tarih mezunu olarak söylüyorum ki bu şehir önceden daha kötü haldeydi.

Şehir, planlama olarak nereye doğru genişleyeceğine karar verilememiş olması sebebiyle farklı yönlere doğru genişleme göstermiştir. Şehir merkezinde bir ana cadde bulunmaktadır. Bakmayın siz cadde dediğime, aslında oranın adı Gaziosmanpaşa Bulvarı'dır ama tek büyük ve canlı yer olması sebebiyle; "mecburiyet caddesi" olarak anılır.

Öte yandan şehir, gösteriş bakımından gelişim göstermiş ve Yeşilırmak ve çevresi, detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şehirde "Novada" adlı bir alışveriş merkezi de bulunmaktadır. Novada'nın az aşağısında etraf öğrencilerin toplandığı kafelerle doludur. Dikiş tutturanlar olduğu gibi her sene kapanan ve yerine yenisi açılan işletmeler de olmaktadır. Tokat'ın sanayisi pek gelişmediği ve üretim konusunda da potansiyelini aşamadığı için Tokat halkının gelir kaynağı aslında üniversite öğrencileridir.

Bu sebepten ötürü en fazla yiyecek ve içecek mekanları bulunmaktadır. Dönerciler ve kafeler adeta Tokat'ın bitki örtüsü denebilir. Tokat'ta hem çalışıp hem okumayı planlayanlar olabilir. Onlara şunu diyebilirim; okulun kütüphanesinde çalıştırılmak üzere öğrenci alabiliyorlar o konuyu bir araştırsınlar. Onun haricinde çalışmak için kafeler garsonluk ilk adres, başka bir sektörde iş bulmak çok zor, neredeyse imkansız.

Şehirde özellikle kış aylarında 9'dan sonra, dışarıda pek insan kalmaz. Havalar ısınınca ırmak kenarı Tokat'ta ilk gidilecek yerlerden. Bakmayın Tokat'ın küçüklüğüne Tarihi doku açısından çok zengin bir şehir fakat reklamı düzgün yapılamıyor. İlhanlı, Selçuklu, Osmanlı dönemine ait birçok eser bulunan bu şehirde bir de Sulusokak'ta müze bulunmaktadır. Müze oldukça zengindir. Hatta Yozgat ve Çorum'daki müzelerde bile Tokat'taki müzeden eserler yerleştirildiği bilinmektedir.

Alipaşa Camii, Tokat Meydan Camii, Takyeciler Camii, Ali Tusi Türbesi, Alipaşa Hamamı, Taşhan, Sedirhan gibi tarihi dokuların bolca olduğu ve insanı geçmişe götürdüğü bir şehirdir Tokat. Sedirhan ve Taşhan içerisinde kafe tarzı işletmeler de bulunmaktadır. Ayrıca Taşhan içerisinde, Tokat'a özgü hediyelik eşyalar ve birkaç kitapçı da bulunmaktadır. Bunun yanında Tokat kalesi ile ilgili bir espri de öğrenciler arasında dolaşmaktadır. Batıl bir inanışa göre Tokat kalesine çıkan öğrencinin Tokat'ta en az 7 yıl kalacağı ve bir yere gidemeyeceği ile ilgili espri öğrenciler arasında sıkça yapılır. Bunu ciddiye alıp kaleye çıkmayanları bile biliyorum.


Barınma


Şehri biraz tanıttıktan sonra şehir içindeki barınma imkanlarına gelelim. Tokat'ta özel birçok kız ve erkek yurdu bulunsa da maliyeti açısından birçok öğrenci KYK yurtlarına yönelmektedir. KYK yurltarında yedek çıkmanız normaldir, moralinizi bozmayın. Yedek sıranız çok yüksek değilse, size sıra gelecektir. Eğer KYK'da kalmayı düşünmüyorsanız, özel yurtlar dolmadan, erken kayıt yaptırmanızı tavsiye ederim. O zaman hem yer sıkıntısı yaşamaz, hem de erken kayıt indirimi alabilirsiniz. Durumu iyi olanlar özel eve bile çıkmaktadır. Ancak eğer özel eve tek çıkmıyorsanız, ilk sene özel eve çıkmanızı kesinlikle tavsiye etmem. İlk sene eve çıkacağınız arkadaşınızı tanıyın, temiz ve sorumluluk sahibi olup olmadığını değerlendirin. Eğer bu konularda sorun yoksa en azından ikinci sene eve çıkmayı düşünebilirsiniz. Tokat'taki ev kiraları da öyle ucuz değildir. Allah, insaflı bir ev sahibine denk getirsin. Sanki pansiyon açmış gibi öğrenci başı kira alan insanlar da var çünkü.

Erkek KYK yurtları genelde şehiriçinde olurken kızların KYK yurtları daha çok kampüsün içinde bulunmaktadır. KYK'da ilk gün hatta bazıları ilk hafta komple bunalıma girer, genelde böyleleri evden daha önce hiç ayrılmamış olanlardır. Özellikle kızlar ilk gün KYK'ya ailesi bıraktıktan sonra yatağa oturur oturmaz ağlamaya başlayabilir bu gayet doğaldır. Ancak bunalımdan kurtulmanın ilk yolu, sosyal olmaktır. İnsanlarla ne kadar kısa sürede tanışır, kaynaşırsan o derece bunalımdan hızlı çıkarsın. Bir diğer önerim çıkıp şehri gezmek. Ama dozunda bırakarak ilk bir haftadan her yeri gezmek de doğru değil.


Üniversite ve Tok-kart


Barınma konusuna da kısaca değindikten sonra üniversite ile ilgili konuşabiliriz. Şehir içinden 101 hat numaralı otobüsler, kampüse gitmektedir. Okuldan dönüşte Fidanlık tabelası asılı olan minibüsler de şehiriçine gitmektedir fakat Fidanlık'ta bulunan kavşaktaki duraktan döndükten sonra... Ayrıca şehiriçinden kampüse giden otobüsler; 22:00'den sonra içi çok kalabalık ve seyrek olarak geçmeye başlar. Geç saate kalmamanız sizin adınıza iyidir.

Yeni gelen öğrencilere ilk tavsiyem, gerekli evrakları ve fotoğrafları hazırlayıp. Şehrin otobüs kartını çıkartmalarıdır. Okulda, fakültesindeki öğrenci işlerinden alacağı öğrenci belgesi ve vesikalık fotoğrafla birlikte, Valiliğin arka tarafında bulunan Tok-kart şubesine yaklaşık 10-15 lira civarında para ile birlikte belgeleri vererek Tok-kart başvurusunda bulunabilirsiniz. Bunu herkesten önce yaparsanız, ilerleyen günlerde Tok-kart önünde sıra beklememiş olursunuz.

Üniversite'nin yemekhanesinde yemekler, genelde iyi ve kantine göre ucuzdur. Ayrıca öğrenci kartı ile turnikeden geçerek yemek sırasına girilir fakat kartınızı unutmuşsanız yemek fişi alarak yemek yiyebilirsiniz. Okulun merkezi kütüphanesinde aradığınız birçok kaynak kitabı bulabilirsiniz.

Üniversitenin belki de en canlı fakültesi Fen-Edebiyat fakültesidir. Bunun sebebi ise kantininin gelişmiş olması ve diğer fakültere yakınlığıdır. Başka sebepleri de var fakat onu söylemeye gerek yok. Zamanla siz de gözlemlerinizle o sebebin ne olduğunu anlarsınız. :) Yine kampüsteki en karışık fakülte Fen-Edebiyat fakültesidir. Yeni gelenlerin çıkışı karıştırması gayet doğaldır. Kendinizi kötü hissetmenize gerek yok.


Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tarih Bölümü


Tarih bölümüne isteyerek gelenler olduğu gibi istemeden gelenler de olmuştur şüphesiz. Size vereceğim ilk tavsiye şudur; ideolojiniz ne olursa olsun amacınız öğrenmek olsun. Tarih bölümü taassup kabul etmez. Tarih bölümünü zihnini açmak ve genişletmek için bir araç olarak gör. Hocalarına ideolojik gözle bakma. Hocaların arasında ayrım yapma. Elbette seveceğin, kanının ısınacağı hoca olacak ama hepsi senin hocan ve üstadın. Bu gerçeği bilerek derslere gir.

İlk sene çok farklı psikolojilere bürünenler olur. İlk haftadan sonra bölümü bırakmaya karar verenler, gelmeyip devamsızlık yapanlar. Bunlar yaşanabilecek evrelerdir ama bu evreleri hızlıca atlatıp düzenli bir öğrenci olmak gereklidir. Tarih bölümünde özellikle Osmanlıca gibi dersler, devamsızlığı kaldırmaz. Osmanlıca'yı önemsemeyen kesinlikle o dersten kalır. Osmanlıca derslerine ne kadar girer, o dersin ödevlerini ne kadar yaparsanız, geçme notunuz o kadar artar. Osmanlıca derslerinde yeni öğrenciler genelde şu hataya düşer; 

"Bunlar arapça harfler ve ben Kur'an biliyorum, harfleri tanıyorum. Derslere girmeye gerek yok" diye düşünür. Ancak işin sonu öyle değildir. Senin "kef" harfi olarak bildiğin harf bazı yerlerde "ğ" olarak okunuyor. Ayrıca Arapça'da olmayan "P" harfi Osmanlıca'da bulunmakta. Öte yandan Arapça bilmek de yetmez. Çünkü Osmanlıca içerisinde Farsça kelime ve tamlamalar da mevcut. Bu yüzden derslere düzenli girmek, ödevlerini ve okumalarını düzenli yapmak şart.

İlk sene okula alışma, arkadaşlarla ve hocalarla kaynaşma, kaldığın yurda veya eve alışma ile geçer. Hatta ilk iki sene babaocağı gözünde tüter ve her fırsatta eve gitmek istersin. Ama ikinci sene bitip üçüncü seneye başladığında okulu ve arkadaşlarını çok özlediğini fark edersin. İlk iki sene ağzın açık, boş hayaller ve oyalanmalarla geçer. Ama o ilk iki sene kırılma noktasıdır.

Şahsım adına söylemeliyim ki hocalarımız bize, ancak üçüncü sınıfa geçtikten sonra bölümüzün durumunu ve neler yapmamız gerektiği gibi konuları anlattı. Ancak bu zaman zarfı birçok şeye başlamak için geç oluyor. O yüzden size tavsiyem, daha ilk seneden hedeflerinizi açıkça belirleyin. Hedefiniz hakkında araştırmalar yapın. Olumlu ve olumsuz yönlerini araştırın ve başarabilme oranınızı düşünün. Yani daha açık ifadeyle, bu bölüme öğretmen olmak için geldiyseniz, bunun ne kadar zor olduğunu bilin. KPSS ve mülakatların önünüzde bir engel olduğunu ve bunlara çalışmanız gerektiğini unutmayın. Asla ama asla çalışmayı üç ve dördüncü sınıfa bırakmayın.

Eğer hedefiniz akademik kariyer yapmak, üniversitede öğretim görevlisi olmaksa, yine ilk seneden itibaren notlarınızı yüksek tutun. Düzenli olarak bölümünüzle alakalı kitap ve makale okuyun. En azından haftada bir tane kitap ve makale okuyun. Bunun yanında derslerinizi aksatmayın. Akademik kariyer için ALES, YDS gibi sınavların sizi beklediğini unutmayın. Yabancı dil öğrenmeye başlayın. Maddi imkanınız yerindeyse kursa gidin. Evet düzenli çalışmak zor fakat meyvesini ileride herkesin önüne geçerek alırsınız. Şöyle bir gerçek var ki Tarih bölümünü okuyup kendi alanında iş sahibi olmak çok zor ama imkansız değil. İşte bu yüzden Polis ve asker olan birçok arkadaşım bulunmakta.

Peki bunları nasıl yapabilirsiniz. Öncelikle kendinize gerçekçi bir program oluşturun. Bu program sadece dersi içermesin. Gezme, yeme-içme-eğlenme gibi aktiviteleri de içersin. Ayrıca yat-kalk saatini de belirle. Öte yandan arkadaşlar, bazen programını aksatmana sebep olabilir. Bu gayet doğaldır. Bunun içinde programına telafi zamanları eklemeyi unutma. Böyle yaparak dört seneyi çok verimli geçirebilirsin.

Arkadaşlık ve dostluk

Üniversite ilk senesinde genelde herkes sınıfındaki kişilere sevgili olma gözüyle bakar. Kız olsun, erkek olsun bu değişmez bir gerçektir. İlk seneden itibaren sevgili olanlar olduğu gibi red edilince birbirine düşman olanlar da olur. Bu aslında yapılan ilk hatadır. Ama yeni ortamın toyluğu ve genç yaşta olmanın verdirdiği fevri kararlar, bunu kaçınılmaz kılar.

Size bu konuda tavsiyem, kimsenin kalbini kırmamanız ama en yakın arkadaşınıza karşı bile ilk sene mesafenizi korumanızdır. Zira öyle zamanlar olur ki, ilk sene kankanız olan, dostum dediğiniz kişi ile son sene küs olarak ayrılırsınız. İşte o yüzden ilk sene arkadaşınız olanlar hakkında şu gerçeği unutmayın; Arkadaşlığınız henüz sınanmadı, arkadaş dediğin sır tutuyor mu? Sözüne sadık mı? Sana başka, arkandan başka mı konuşuyor? Bu gerçekleri bilmeden kimseye tamamen güvenme, zayıf yanlarını gösterme ve sırlarını paylaşma. Ama gerçekten dost diyeceğin birini bulursan da onu kaybetme.

Sınıfınızdaki kimseye karşı önyargılı olmayın, benimle mezun olduktan sonra konuşup şaşıran sınıf arkadaşlarım bile var. Sınıfınızı sevin, gereksiz şeyler için kimseye kin tutmayın. Not tutan insan size notunu vermeyebilir bu onun hakkıdır. Zira bazı insanlar, sadece not zamanı selam veriyor. Böyle insanlar, not bulamadım diye isyan etmeye hakkı yoktur. Ya insanlara karşı yapmacık olmayacaksın ya da kendi notunu kendin tutacaksın. İkisini de yapmıyorsan, aslanlar gibi zayıfını alıp oturacaksın. İşte o zaman karakterin belli olur.

Sınıfınızdaki arkadaşlarınızla siyasi tartışmalara girmeyin. Kırmayın, kırılmayın. Çünkü siyasi tartışmalar kısır döngüdür. Savunduğun partinin de yerdiğin partinin de tüzükleri bellidir. Partiler ve siyasiler üzerinden çok düşünceler üzerinden konuşun. Ülkenin iyiliği için ortak akılda buluşun. Sınıfça yapılan toplu etkinliklere imkan verdiğince katılın. O geliyorsa, ben gelmem. Şu gelmiyorsa, ben gelirim gibi çocukça tavırlarınıza hakim olun. İşte bunları aşarsanız, o zaman gayet rahat ve güzel bir üniversite hayatı geçireceğinize kefil olurum.

Kalabalık arkadaş ortamlarında ne fazla öne çıkın, ne de kendinizi geriye çekin, insanlarla ilişkiniz dozunda olsun. O zaman pişmanlıklarınız en aza iner. Yine bunun yanında sınıf arkadaşınızı sevebilirsiniz, bu gayet doğal bir şey ama böyle ilişkiler, istisnalar haricinde genelde pek yürümez. Bunu kendinize takıntı yapmayın, derslerinize, hedeflerinize odaklanın, birgün karşınıza başkası çıkacak ve siz de onu seveceksiniz.

Üstüne basarak şunları söylüyorum; İnsanlar öyle mesafen olsun ki ne donacak kadar uzak, ne de yanacak kadar yakın ol. Üniversiteyi kazanıp gelmekle kendini beğenme ve insanlara tepeden bakma gibi rüküş bir elbiseyi, karakterine giydirir ve o elbise ile ortamlarda arz-ı endam edersen, seni hiç ama hiç iyi şeyler beklemediğini bil. Karakterinde tevazu elbisesi olsun ama haklı olduğun yerde de hakkını her zaman savun. Ne incit, ne de kendini incittir.

Bu tavsiyeleri geçmişte de birçok arkadaşa şifahen söyledim, kimisi dinledi, kimisi kulak ardı etti. Yine bazı arkadaş ve tanıdıklara da söylemek istedim ama nasip olmadı. Bu tavsiyeler 2016 yılında Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olan ve aynı üniversitede şu an Yüksek lisans yapan bendeniz @arifyagyudan'a aittir, okuyup fayda sağladıysanız ne mutlu bana. Tekrardan üniversitemize hoşgeldiniz ve hayırlı uğurlu olsun diyorum.

Hiç yorum yok

//]]>